• https://www.facebook.com/kahan.onur.arslan
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905555979292
  • https://www.twitter.com/kahanonurarslan
  • https://www.instagram.com/kahanonurarslan
  • https://www.youtube.com/@kahanonurarslan

"Cumhur" ve "Millet" üzerine

Birkaç haftadır, ne melem bir şey olduğunu mevcut anayasa hukuku birikimi ile tedirginlikle tahmin ettiğimiz, hiçbir demokratik ülkede örneği ve benzeri olmayan, nevi şahsına münhasır “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” çerçevesinde, anayasaya aykırı uyum yasaları ve OHAL eşliğinde seçim hattı sathına girmiş bulunuyoruz.

Artık koalisyonların son bulacağı vaadiyle servis edilen bu yeni sistemde, koalisyon benzeri ittifaklar oluştu bile.  Beklendiği üzere iki kutuplu bir seçim yarışı izleyeceğiz. Bir tarafta “Cumhur İttifakı”, diğer tarafta “Millet İttifakı”. Bir de %10 civarı oyu olduğu bilinen ancak, cumhura ve millete dâhil edilmeyen HDP var tabi…

Bu süreçte ittifaklardan biri yine ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemlerle, kimlik siyaseti ve hamaset üzerinden oy toplama çalışmalarına başlamış görünüyor. Şimdiye kadar kazandırmış gibi görünen bu siyaset şeklinin esasen  (bir parçası oldukları) millete neler kaybettirdiğini zaten gözlemlemekteyiz.  

Bu yaklaşımın sonucu olarak yitirilen toplumsal güven, kardeşliğe olan inanç, birlik ve beraberliğe dair samimi temenniler, artık mazide bir yara olmaktan daha öte değil maalesef.

Öyle ki, geldiğimiz noktada cumhur ile millet karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Düşünün ki cumhur, millete karşı geliştirdiği nefret söylemi üzerinden seçim galibiyeti kazanma gayretinde. Ancak unutulan bir şey var ki, cumhurun, millete karşı kazanabildiği kalıcı bir zafer görülmemiştir tarihte. Bu analizi neye göre yapıyorum peki?

Cumhur ve millet kelimelerinden yola çıkarak elbette.

Ne demek cumhur?

Cumhur, Arapça “cmhr” kökünden gelen; birikme, yığın, birikinti, kalabalık anlamlarına gelen bir kelime. Bu anlamı ile cumhur, herhangi bir aidiyet ya da mensubiyet içermeyen niteliksiz bir kalabalığı ifade ediyor.  Hatta “cümbür cemaat” ifadesinin aslının “cumhur cemaat” olduğu, cümbür kelimesinin aslında cümbüş kelimesinden kontaminasyon yoluyla bu kelimeye dönüştüğü de biliniyor.
 
Cumhur kelimesi 17. Yydan itibaren Osmanlı’da kullanılmaya başlanmış. Bilindiği kadarıyla Avrupa’da geleneksel krallıkların yıkılması ile halk egemenliğine dayanılarak kurulan yeni yönetim biçimlerini tanımlamak için kullanılan bu kelime, 19. Yy’dan itibaren Türkçe’ye özgü “-iyyet” eki ile birlikte “cumhuriyyet” olarak kullanılmaya devam ediyor.  

Günümüzde yaygın ve yerleşik kullanımıyla cumhur ifadesi ise “halk”ı; yani “belli bir zamanda belli bir ülkede yaşayan insanların oluşturduğu topluluğu” ifade etmek için kullanılmakta.

Peki, millet ne demek?

Yine öncelikle kökenine baktığımızda, milletin, Arapça “milla” kökünden gelen bir kelime olduğunu görüyoruz. Biraz daha geriye gittiğimizde ise “milla” kelimesinin Arami/Süryani dilinde “dil” anlamına gelen məllā kelimesinden türetildiği çıkıyor karşımıza. Ancak kelimenin Aramice/Süryanice dilindeki karşılığı ile Arap dilindeki karşılığı arasında bir fark var. Anlaşılıyor ki Arami/Süryani dilinde “aynı dili konuşanlar”ı ifade etmekte olan bu kelime Arap dilinde “bir dine mensup cemaati” ifade etmek üzere kullanılmış.

Her iki kullanım da bize göstermektedir ki gerek “məllā” kelimesi gerekse “milla” kelimesi, herhangi bir niteliksiz çoğunluğu değil, bir aidiyete ve mensubiyete dayanan, birbirine bir takım ortak değerlerle bağlanmış bir topluluğu ifade etmekte.

19. Yy’ın sonlarına kadar Türkiye’de de bir dine mensup cemaat anlamda kullanılan millet kelimesi, bu tarihten sonra ulus, yani “aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu”  anlamında kullanılmaya başlıyor. Bugün biz millet dendiğinde ulusu anlıyoruz.

Anlaşılacağı üzere millet ifadesi, cumhur ya da halk ifadesinden daha geniş ve daha derin bir anlam barındırıyor.

Hiç düşündünüz mü neden TBMM’nin duvarında ve Anayasa’nın 6. maddesinde “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazar da “egemenlik kayıtsız şartsız halkındır” yazmaz.

Çünkü yine Anayasa’nın değiştirilemez 3. maddesinde belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Ülke bölünemezdir, çünkü ülke bölündüğünde artık ülke olmaz. Millet, bölünemezdir çünkü aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insanları bölmek mümkün değildir.

Halk, bölünebilir. Başına bir takım sıfatlar koymak suretiyle halkı gruplara ayırabilirsiniz. Mesela köy halkı denilebilir, yerli halk denilebilir, belli bir zamanda belli bir ülkede yaşamakta olan somut bir topluluğu ifade etmek üzere Türk halkı, Kürt halkı, Laz, Çerkez, Ermeni, halklarından bahsedilebilir. Ancak, köy milleti, yerli millet denilemeyeceği gibi Türk Milleti, Kürt Milleti, Laz Milleti gibi ifadeler, halk ile yapılan tamlamaları ile örtüşmeyecektir.

Türk milleti denildiğinde, geçmişte yaşamış, bugün yaşayan ve gelecekte de sonsuza dek yaşayacağına inanılan ve birbirleri ile aynı çağlarda yaşamamış olsalar bile birbirlerine sıkı manevi bağlarla bağlanmış, sınırları kestirilemeyen bir insan topluluğundan bahsediyoruz demektir.

İşte bu sebeple, cumhurun, millete karşı kazanabildiği kalıcı bir zafer görülmemiştir ve görülemez de. Millete rağmen ya da millete karşı cumhur, kalıcı olamaz. Cumhur ancak, millet içerisinde var olabilen bir kavramdır.
Abraham Lincoln’un şu meşhur veciz sözünü duymuşsunuzdur:  "bazı insanları her zaman kandırabilirsiniz, herkesi bazen kandırabilirsiniz ama herkesi her zaman kandıramazsınız". Buradan da anlaşılacağı üzere, halk korkutulabilir, aldatılabilir, sindirilebilir. Ancak millet ne korkutulabilir, ne aldatılabilir ne de sindirilebilir.

Bu sebeple cumhur bazen, millet ise daima kazanan olacaktır.
 
K.O.A.
06.05.2018