• https://www.facebook.com/kahan.onur.arslan
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905555979292
  • https://www.twitter.com/kahanonurarslan
  • https://www.instagram.com/kahanonurarslan
  • https://www.youtube.com/@kahanonurarslan

Suni Krizler ve Anayasa Değişiklikleri Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 08.11.2023 Tarihli Kararının Muhtemel Anayasa Değişikliği Sürecindeki Rolü Üzerine







Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 08.11.2023 tarihli kararı ve bu karar sonrasında hem Cumhurbaşkanlığı[i] hem de Yargıtay[ii] düzeyinde bu karara sahip çıkılarak, sanki hukuka aykırı davranarak söz konusu krizi yaratan Yargıtay 3. Ceza Dairesi değil de Anayasa Mahkemesiymiş ve yüksek yargı mercilerinin kendi arasında ve dahi  yasama, yürütme ve yargı organları arasında Anayasadan kaynaklanan pek çok sorun varmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılması; kararın siyasi bir gizli gündem dahilinde ve siyasal bir sonuç yaratma motivasyonuyla verildiği yönündeki kuvvetli şüpheyi arttırmaktadır.

Türkiye’nin son 20 yıllık siyasal tarihine hızlı bir bakış atıldığında, gerçekte siyasal iktidarın ajandasının yansıması olarak gündeme getirilen yani aslında doğrudan Anayasa’dan kaynaklanmayan pek çok durumda, suni krizler yaratılıp, bu suni krizlerin çözümü olarak Anayasa değişikliğinin işaret edildiğini ve neticede gerçekleştirilen anayasa değişikliklerinin mevcut krizleri çözmediği gibi yeni pek çok krizi de beraberinde getirdiği örnekler kolaylıkla görülebilecektir.   
Örneğin, 2007 Anayasa değişikliği Anayasa Mahkemesi’nin “367 Kararı” sonrasında çıkan siyasal kriz neticesinde gerçekleştirildi ve bu değişiklik sonrasında Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilmeye başlandı. Fakat bu değişiklik parlamenter sistemin dengesini bozdu ve yürütme oranı içerisinde çift başlılık krizi olarak nitelendirilebilecek yeni ve daha derin bir krize yol açtı.

2010 Anayasa değişikliği ile o zamanki adıyla Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun üye sayısı ve üyelerin belirlenmesi usulü değiştirildi. Bu değişikliğin en önemli gerekçesi yargı organının bir vesayet makamı olarak görev yapmasının önüne geçilmek istenmesi olarak ifade edilmişti. Bu dönemde yaratılan suni kriz ise Ergenekon ve benzeri soruşturmalarla güya devlet içindeki karanlık odakların temizlenmek istenmesi karşısında mevcut yargı organının bu konuda yetersiz kalmasıydı. Fakat bu değişiklik Türk yargısının ayarlarını geri dönüşü çok zor bir şekilde bozdu ve yargı organının büyük ölçüde (o tarihte henüz terör örgütü olarak nitelendirilmeyen) Fethullahçı yapılanmanın güdümüne girmesine neden oldu. 

2017 Anayasa değişikliği ise, Fethullahçı yapılanmanın 2010 Anayasa değişikliği sonrası ortaya çıkan konjonktürden aldığı  güç ve cesaretle kalkıştığı darbe girişimi bastırıldıktan sonra ortaya çıkan koşullar içinde ve OHAL sürecinde gerçekleştirildi. 2016 Anayasa değişikliği, 2007 Anayasa değişikliğinin bir sonucu olarak, bir çeşit siyasal krize dönüşen; “fiilen güçlü fakat anayasal yetkiler bakımından görece güçsüz olan cumhurbaşkanı karşısında; fiilen güçsüz fakat anayasal yetkiler bakımından güçlü bir başbakanın mevcudiyetinin sona erdirilerek, anayasanın fiili duruma uydurulması” gerekçesiyle gerçekleştirildi. Bu değişiklik ile gerçekleştirilen hükümet sistemi değişikliği neticesinde; yasama organının işlevsizleştirildiği, denge ve denetim mekanizmalarından yoksun bırakılan bir siyasal yapı ortaya çıktı. Bu Anayasa değişikliği, Türkiye Cumhuriyeti’nin; insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olma niteliklerinin önemli ölçüde erozyona uğramasına neden oldu.

Bugün geldiğimiz noktada ise 08 Kasım 2023 tarihi itibarıyla karşı karşıya kaldığımız suni Yargıtay-Anayasa Mahkemesi krizi sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bu tartışmanın yeni anayasa gerekliliğini bir kez daha ortaya koyduğunu işaret etmek üzere, “İnşallah bu hususta, Meclis’te gereken anlayış birliğine ulaşılarak, yeni anayasa çalışmaları en kısa sürede başlatılır” ifadelerini kullanması ve aynı konuşmada “Biz tartışmada taraf değil, hakemiz” dedikten hemen sonra, “Gerekirse Anayasa ve yasa değişiklikleri dahil, tüm yöntemleri kullanarak tekrar böyle bir tartışmanın ortaya çıkmaması için gerekenleri yapacağız.[iii] şeklinde beyanatlarda bulunması yaratılan bu suni krizin yeni bir anayasa değişikliği sürecini başlatmaya yönelik olduğu konusunda kuvvetli bir tahmin yapmamız için oldukça yeterli görünmektedir.

2007’de, 2010’da ve 2017’de yaratılan gündemler ve halkın yanlış yönlendirilmesi neticesinde, aslında kısa, orta ve uzun vadelerde halkın çıkarı ile örtüşmeyen ve yeni ve gerçek krizlere yol açan Anayasa referandumları neticesinde, halkın çoğunluğu bu değişikliklerin gerekliliğine bir şekilde ikna edilebildi ve bu değişiklikler gerçekleştirilebildi. Bu süreçlerde de hukukçular, bu değişikliklerin yol açacağı muhtemel sorunları yüksek niteliğe sahip akademik içerikli söylemlerle ve teknik hukuki açıklamalarla halka anlatmaya çalıştılar. Fakat günün sonunda bu doğrultudaki çabalar sonuçsuz kaldı ve asıl meselenin halkın çoğunluğu tarafından anlaşılması sağlanamadı.

Muhtemel anayasa değişikliği sürecinde de benzer bir süreç yaşanacağından duyduğum kaygının bir sonucu olarak hukukçularla toplum arasındaki iletişim dilinin çok daha basitleştirilmesi gerektiğini düşündüğümü ifade etmek istiyorum. Bu nedenle yaratılan bu suni Yargıtay-Anayasa Mahkemesi krizini hemen herkesin anlayabileceği bir örnekle anlatmayı deneyeceğim.

Şimdi şöyle düşünelim. Ali ile Ayşe iki çocukları olan evli ve mutlu bir çifttir. Fakat Ali bir gün bir başka bir kadına aşık olur. Ayşe’den boşanmak istemektedir ancak boşanmak için hiçbir gerekçe bulamamaktadır. Çünkü Ayşe ve çocuklar, Ali ne istediyse yapmakta, Ali ne hata yaparsa yapsın affetmekte ve Ali evliliklerine ne kadar zarar verirse versin ondan ayrılmak istememektedir. Bu nedenle Ali’nin Ayşe’yi boşanmaya ikna etmekten başka bir çaresi kalmamaktadır. Bunun üzerine Ali, Ayşe’yi en hassas noktası olan çocukları üzerinden tahrik etmek amacıyla çocuklarını dövmeye başlar. Ayşe elbette bu duruma kayıtsız kalmayacaktır. Ali’ye tavır alarak çocuklarını dövmemesi yönünde Ali’yi uyarır. Ali çocukları dövmeye devam eder. Ayşe ise bu durum karşısında Ali’ye karşı tepkisini yükselterek, çocuklarını dövmemesini aksi takdirde kendisinden ayrılacağını söyler. Ali bu beyanı fırsat bilerek, evliliğin çok kötü bir şey olduğunu ve Ayşe ile arasındaki evliliğin sonlandırılması gerektiğini söyleyerek Ayşe’ye boşanma davası açar.
Görüldüğü üzere Ali, bilinçli bir şekilde yarattığı bu kriz neticesinde hem geçerli ve gerekli bir sosyal kurum olan evliliği kötüleme hem de Ayşe ile boşanma imkanına kavuşmuştur.

Bu noktada aslında şu soruların sorulması gereklidir:
- Evlilik gerçekten kötü bir şey midir?
- Bu durumda evlilik denilen kurumun hukuk aleminden kaldırılması mı gerekir?
- Ali’nin Ayşe ile boşanmak istemesi karşısında ileri sürdüğü gerekçe haklı bir gerekçe midir?

İşte  bizim kurgusal olayımız ile muhtemel anayasa değişikliği süreci arasında bir benzerlik kurulmak istenirse, çocukların halkın konumunda olduğu söylenebilir. Evlilik kurumu temel haklara saygılı anayasal düzendir. Ayşe’nin konumu Anayasa Mahkemesi’ne denk gelmektedir. Anayasanın değiştirilmesini isteyenlerin ise Ali’nin konumunda oldukları söylenebilir.

Bu bağlamda muhtemel anayasa değişikliğinin, yeni ve daha derin hukuki, siyasal ve sosyal sorunlara yol açmasını engellemek amacıyla, bu ve benzeri örneklerle halka anlatılmasının, sürecin ve kapsamın anlaşılması için daha etkili olabileceğini düşündüğümü ifade etmek isterim.

13.11.2023

K.O ARSLAN 

 

 



[i]Erdoğan'ın danışmanı Yargıtay'ı savundu: Karar doğrudur. Erdoğan'ın danışmanlarından Mehmet Uçum, Yargıtay'ın AYM üyeleri hakkındaki kararını savunarak AYM'yi anayasaya aykırı kararlar vermekle suçladı.” cumhuriyet.com.tr. 09.11.2023, E.T. 13.11.2023.

[ii] Bkz. Yargıtay 10.11.2023 Tarihli Basın Açıklaması. https://www.yargitay.gov.tr/icerik/1755/basin-aciklamasi, E.T. 13.11.2023.

[iii] “Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan AYM’ye suç duyurusuna ilişkin açıklama: Biz tartışmada taraf değil hakemiz”, NTV Haber İnternet Sitesi, https://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogandan-aymye-suc-duyurusuna-iliskin-aciklama-biz-tartismada-taraf-degil-hakemiz,YfKX3vKwQ02a--pE_ttBrA E.T. 13.11.2023